AK Parti - CHP arasında TTB gerginliği 

CHP Grup Başkan Vekili Özgür Özel, TTB üyelerinin Sağlık Bakanı Ahmet Demircan’a gözaltına alınmasını sordu.TTB’nin açıklamasında yer alan ifadelerin suç unsuru oluşturmadığını belirterek “ Sayın Bakanın da mensubu olduğu Türk Tabipleri Birliğinin açıklaması. Ben Sayın Bakanın ve iktidar kanadının açıklamalarını okuyunca herhâlde soruşturma açılan açıklama bu olamaz deyip 3-4 kez daha okudum. Orada ne söyledikleri ortada. "Hekimiz." diyor, "Yaşatmalıyız." diyor, "Her zaman olduğu gibi yaşam hakkını savunuyoruz." diyor. Bunun üstüne Sayın Bakan şöyle bir ifade kullandı: "Tabipleri temsil hakları yok. Türk tabiplerini temsil etmiyorlar. Nasıl olur da  81 ilde örgütlü olan,65 ilde odaları bulunan, 85.500 kayıtlı üyeye sahip olan bir kuruluşun temsiliyeti olmaz?” diye sordu.

TTB üyelerine yönelik operasyonun kabul edilemez olduğunu belirten Özel  “Seçimle gelen seçimle gider." demeniz gerekirken bugün içerideler; ekmeklerinden, aşlarından, işlerinden yapıyor talimatlı rektörler. Yarın belki de vesayet yetkinizi kullanıp görevden almaya kalkacaksınız ve sonraki seçimlerde de o örgütü ele geçirmeye çalışacak birileri. Bunu ayıplıyoruz, yakıştıramıyoruz” dedi.

BAKAN DEMİRCAN: TTB OLAYI SULANDIRDI, HEDEF SAPTIRDI

Özel’in sorusuna Bakan Demircan, TTB’nin bildirisinin Türkiye’nin yaptığı operasyona gölge düşürmek ve sulandırmak olduğunu söyleyerek  yanıt verdi. Demircan “ Ülkenin birliğine beraberliğine karşı mücadelede hep birlikte olmak gerekirken TTB’nin bildirisi en hafif ifadeyle hedefi saptırmaktır” dedi.

SARIHAN: BİRLİK VE BERABERLİK ANCAK HUKUKLA SAĞLANABİLİR

Tartışmalar üzerine söz alan CHP’li Sarıhan ise  birlik ve beraberliğin ancak hukuk ile sağlanabileceğinin altını çizerek “ Bir arada yaşamının koşulunu hukuk ve adalet oluşturur. Eğer bunlar yok edilmişse insanların bir arada yaşamasını sağlayamazsınız” dedi.

Sarıhan, Sağlık Bakanı’nın TTB’ye ilişkin değerlendirmelerine yanıt olarak ise  Sayın Bakan’ın bildirgeye ilişkin olarak  ‘İma ediyorlar, birlikte yaşama, egemenlik ve yaşama hakkını ihlal ediyorlar. Onların faaliyetleri tıbbi bir faaliyet değildir, tabiplikle ilgili değildir ve sulandırılmıştır. Bir tasvir yapıyorlar." İfadelerinin hukukla suç ve ceza kavramları ile bir ilişkisi yok.   Ben 40'ıncı yılına yaklaşmakta olan bir hukukçuyum, böyle cezalandırma maddeleri görmedim. Herhangi bir biçimde bir iddia ortaya çıkarsa bu, tahminler üzerinden, bizim kişisel düşüncelerimiz üzerinden değil, hukuk üzerinden yürür. Hukuk da adaleti doğurur. Adaletli bir ülkede Fetullahçılar üremezler, adaletli bir ülkede terör faaliyetleri gelişmez ve o adaleti sağlayacak olanlar öncelikle yönetenlerdir” dedi.

SARIHAN: NE YAZIK Kİ BİR DARBE HÜKÜMETİ DEĞİL, SEÇİLMİŞ BİR İKTİDAR TÜM BUNLARA NEDEN OLUYOR

 OHAL ile hukukun tamamen rafa kalktığını belirten Sarıhan, “Tıpkı 12 eylül döneminde olduğu hukuksuzluk bir yönetim biçimi olarak kabul görüyor. OHAL ile geçen son bir buçuk yılın bilançosunu  10 yıl süren sıkıyönetim döneminde yaşananlar ile karşılaştırdığımızda kat be kat fazla olduğunu görüyoruz. 12 Eylül’de 52 bin kişi tutuklanmış. Henüz bir buçuk yıldır devam etmekte olan bu dönemde 50.510 kişi tutuklanmış, bunu 5'le çarpınız, bunu 6'yla çarpınız. 118.813 kişi ocak ayı itibarıyla ihraç edilmiş. "Genel güvenlik gözetim cezası" diye bir ceza vardı, siz 12 Eylülü yaşadığınıza göre bilirsiniz, şimdi böyle bir ceza da yok, böyle bir yasal düzenleme de yok ama insanlar sokağa bırakılmış. Yeni bir 1402'likler düzeni kurulmuş. İnsanlar açlığa ve medeni ölüme mahkum edilmiş. Hak ihlalleri konusunda tablo giderek daha vahiim bir hal alıyor. Fakat bütün bu olaylarda en kritik nokta, 12 Eylül’de olduğu gibi bir darbe hükümeti tarafından bütün bunlar yaşatılmıyor. Bunu yapan ne yazik ki seçilmiş bir iktidar. Bu durum durumu daha da ağır bir hale getiriyor” ifadelerini kullandı.